HANİMİŞ MİRAS?

Nerdesin?  Onlarca 'kız sen nerdesin?' mailim birkaç tanede  'nereye kayboldun' yorumum var yazılarımın altında. Demek ki m...

27 Kasım 2015 Cuma

MURPHY KANUNUN BOYNU ALTINDA KALSIN

Hayatı romantik komedi tadında yaşayacağını sanan her travmatik dişi gibi hafta sonuna gün sayarken, giyeceğim elbiseyi,  numarasına kadar seçtiğim ojeyi, fönlü saçlarımı atacağım  şuh ve kibar kahkaları düşünerek sabırsızlanıyordum. Yine gerilerdeyim. Birkaç sene öncesi. Tamam, 6 sene öncesi. Bikaç sene sonraki yazılarımda da bugünlerden söz etmeyi düşünüyorum. Ama bulunduğum tarihten ne zaman bahsedeceğim meçhul. Ben o kendini prenses sanan saf salak kızı çok seviyormuşum meğer haberim yok. Yazarken anlıyorum.

Hoşlandığım bir çocuk var o dönem. İlk izlenimleri vermeye çalışıyorum. Evde bile fondotenle gezen, saçı başı savaştan çıksa bile bozulmayan, elbisesi hiç kırışmayan tipte bir leydi imajı çizeceğim hesapta. Başkası olma kendin ol diyecek bir Tarkan bulamadığım için kendimi başkasına çevirmeye çalışıyorum. 


Sabırsızca geçen 3 günün ardından küçük sevimli kardeşimin yürüme evresini yeni geçtiği için evde cirit attığı dönemlerden birinde pıtır pıtır sessizce yanıma yanaşıp, geceden yıkayıp saatlerce ütülediğim saçlarıma sakız yapıştırmasıyla başlıyor kabusum. Her anlayışlı abla gibi 'ee e kaka naaptın cıs' demek istiyorum ama sanırım gözlerimden ateş çıktığı için koltuğun altına saklanan kardeşimi vilada sopasıyla dürterken buluyorum kendimi. Annemden terlik yediğimi söylememe gerek yok sanırım. Saçlarımın hatırı sayılır tülerik ve yapışık kısmını kestikten sonra sabah yapacağım heyecanlı görüşmeyi düşünerek uyuyorum. Şahane bir elbise seçtim ve topuklu ayakkabılarıma bile katlanacağım o elbise için. 

Şahane bir sabaha uyanacağıma hayatımın en boktan sabahına uyanıyorum. Adet olmuşum. Karnımın içi iki fil güreş tuttuğu için böbreklerimi eziyorlarmış gibi ağrıyor. Savaşta yaralanmışım gibi kan gövdeyi götürüyor. Gece debelenip terlediğim için saçım başım bozulmuş. Ama çocuk beni bekliyor. İki güçlü ağrı kesici yutuyorum. Kimse yıldıramaz beni. O çocuk benim! Yüksek bir sınıftan, iyi eğitimli, yakışıklı, temiz aile çocuğu. Evlenilir bile onla ama ben daha çok avrupa seyahati düşünüyorum çünkü sık sık yurt dışına çıkmayı seviyor. Bu devirde doğru düzgün bir hayat yaşayan hem yakışıklı hem temiz adam bulmak zor kızım pes etmek yok. Ortak arkadaşlar vasıtasıyla tanışacağız. Ben sadece sosyal medya hesaplarından gördüm. Öve öve bitiremiyorlar çocuğu. Bir hafta konuşup mesajlaştık ama ölüyorum çocuk için. Hayalimdeki prens.


Elbiseyi giyer giymez yerin dibine girmek istiyorum. Karında şişkinlik var. Filler içerde kavgayı kesmiş kurulmuş yatıyorlar. Zaten muayyen gününde de elbise giyecek kadar yürek yok bende. Bir kot bir bluz giyiyorum. Bu kadar karın ağrısıyla o topuklu ayakkabıları, sırat köprüsünden bunlarsız geçemezssin deseler bile giyemem. Mecbur converse talimim. Yok bu çanta bu kıyafete çok cafcaflı kaçtı. E akşam dersanede etütüm var. Kitaplarımı içine alıcak kadar büyük başka çantam yok. Tabiki sırt çantam dışında. Tak Miras. Battı balık yan gider. Üç gündür hayalini kurduğum prenses dakikalar içinde külkedisi  oluyor. Ağrıdan iki büklümüm. Eziğin önde gideniyim. Tabiki sağ duyumu dinleyip randevuyu ertelemiyorum çünkü bir gerizekalıyım.

Evrenin bana ettiği eziyetten utanıp bundan sonra herşeyin daha güzel gideceğini umuyorum ama bindiğim otobüs tıklım tıklım. Bırak oturmayı adım atacak yer yok. Arkamda kadının biri söylenip duruyor. Omuzum dürtülüyor. Aynı cadaloz 'çantanı çek' diyor. 'Nereye çekeyim hanfendi cama yapışığım zaten, önüme de alamam yer yok'. İki dakika sonra yine dürtülüyorum. Pes etmiyor kadın. Daha yüksek sesle söyleniyor. Duymamazlıktan geliyorum. Herşey güzel olacak. Güzel bir gün olması gerekiyor o günün. Ama olmuyor. 

Çantam çekiştiriliyor sırtımdan. O ara saçlarım çekiliyor. Canım acıyor. Gece sakıza hatırı sayılır bir kısmını feda ettiğim saçlarım daha da yolunuyor. Ulan ahenkle dans etmesi lazımdı o saçların. Yolunmuş tavuğa döndüm. Gözüm dönüyor. Ne ara arkamı dönüp kadını saçlarından tutup kafasını cama yapıştırdım hatırlamıyorum. 'Seni  kıtır kıtır doğrar bu çantaya tıkarım kadın, o zaman rahat rahat gidersin' dediğim için galiba, şoför beni nazikçe aşağı indiriyor. İnmem gereken yerden 1 durak gerideyim. Ben sıkıştırdığımda hiç birşey olmamış gibi 'aa hanfendi napıyosunuz, kim bu tanımıyorum, birine benzetti heralde' gibi söylemlerinden dolayı olsa gerek, hala otobüste olan aşufte camdan bana el sallıyor.

Otobüsün arkasından 'ölünüzü dirinizi, hergün birinizi,  birgün hepinizi' diye parmak sallayarak bağırıyorum. Hayatımın hatası. Zira arkamı döndüğümde buluşmam gereken çocuğu bir grup gencin arasında görüyorum. Arkadaşlarıyla vedalaşıp buluşma yerimize gelecek olan genç ve yakışıklı kahramanımızın karşısında,  saçı başı yolunmuş, atıldığı otobüsün arkasından, kamyon arkası özlü söz bağıran, ter içinde bir manyak olarak dikiliyorum. Bırak prensesi külkedisi bile değilim artık. 

Çocuğun ağzı açılıyor ama söyleyecek birşey bulamıyor. Haklı. Ne diye tanıştıracak beni arkadaşlarıyla. Buyrun, bu psikopatta size anlattığım o kız, biraz manyak çıktı ama olur o kadar mı diyecek. 'Prensim, vallahi manyak değilim, bize kaderin bir oyunu bu, beni evren ve adet sendromu delirtti, her kadına olur'  deyip koluna girsem mi diye düşünüyorum. O sırada önümde bir otobüs duruyor ve ben camından kendimi görüyorum. Arbede sırasında sütyen askılarımdan biri çıkmış, göğüslerimin biri yukarda diğeri aşağıda. Biciklerim farklı farklı yerlere selam ediyor. Saçlarım tülermiş. Çantam omuzumdan kaymış, bluzu aşağı çekmiş, yaka paça darmadağın. Terlemişim. Kendime uzun uzun bakıp, önümde duran otobüse mağrur adımlarla, kaderime yenik biniyorum. Keşke otobüsün nereye gittiğine de baksaymışım. Birde üstüne kaybolmazdım hiç olmazsa.

Etüte geç kalacağım için eve giden otobüsü bulup geri dönüyorum. Ciddi anlamda depresyondayım. Bizi tanıştıran herkesi nasıl öldürebileceğimin planlarını yapıyorum. Şimdi dilden dile yayılacak. Onu bana övenler beni de ona övdüler. Haliyle buluşmanın nasıl gittiğini soranlara, şaftı kaymış bir kızın otobüsün arkasından kamyoncu gibi bağırdığını anlatacaklar. Herşeyin nasıl bu kadar kötü gittiğini düşüne düşüne kafayı yiyorum. Hayallerim, aptal murphy yasalarına kurban gidiyor. 

Heryerden mesaj yağıyor. Nasıl gitti, tanıştınız mı diye. Sonra birden mesajların arasında o çocuğun mesajını görüyorum. 'İyi misin? Birşey mi oldu?'  elim ayağıma dolaşıyor. Nasıl açıklayacağım o rezilliği. 'hastayım' yazıp yolluyorum. Ne? Yalanda değil biyerde. Gelen mesajla durumun vehameti daha da çöküyor üstüme. 'Ya haber verseydin keşke bekledim bende. Hatta bi kızı sen sandım bi ara. Rahatladım şimdi. Kız sana çok benziyodu ama resmen manyaktı.' Benim o canım. Resmen benim. Miras. Manyak tarafıma denk geldin. Hayattaki son yaptığım şey bile olsa bile o otobüsteki karıyı bulup öldüreceğim. 'Özür dilerim gerçekten haber veremedim. Çok ateşim vardı. Benzetmişsindir kızı canım ben çok aklı başında biriyimdir. ' Aklı başındaymış. Aklına tükürsünler senin Miras.

Sonra kırk takla attım. Çocukla görüşmemek için etrafımdaki herkese bahaneler uydurdum. En son bahane kalmadı bende üstün zekamla aklıma gelen ikinci fikri uyguladım. Gittim eski sevgilimle barıştım. Bu da mantıklı bir hareket değildi kabul ediyorum ama başka çarem yoktu. İlk fikir komple yüz nakliydi çünkü. O çocuk beni gördüğü ilk yerde tespit edecekti. Sonra topla karizmayı toplayabilirsen. Sen o çocuğu nasıl kaçırdın diye kafama vuran arkadaşlarım da tabi ki hiç bir zaman gerçeği öğrenemediler.  

Başlamadan biten aşklara yolluyorum bu hikayeyi. Senden alacaklıyım evren. Yakanı bırakmayacağım.


12 yorum:

  1. Ayy bunlar benim başıma gelse ben kendimi otobüsün altına atarım net! :D
    Gerçi ben adet olsam direkt iptal ederdim buluşmayı ama yılmamışsın cesaretinden dolayı çok tebrik ediyorum!
    Bu arada merak ettim bunlar 6 sene önce olduysa sen o zaman kaç yaşındaydın? Şimdi kaç yaşındasın? :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dün doğum günümdü. 24 yaşıma girdim. Tebrik için teşekkür ediyorum ama keşke yılsaymışım :D

      Sil
    2. O zaman doğum günün kutlu olsun iyi ki doğmuşsun!! :D

      Sil
  2. Yazı tipini daha güzel bir şey yaparsanız burası daha hoş olur bence :) Bu arada doğum gününüz kutlu olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kolay okunabilmesi ilk önceliğim ama bloğun tipini komple değiştirmem lazım herşeyiyle aklımda yani benide baydı. Teşekkür ederim kutlaman için (: Hiç sevmiyorum aslında büyümeyi

      Sil
  3. ya ben seni çok sevdim Miras! asıl hikayeler böyle başlar aslında filmlerde :D Belki bi romantik komedi için hala geç değildir^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende bi poşet kitabı çok severim. Hatta en sevdiğim şeydir ((: Çok semimiydi CANsın. Aynı hikaye içinde, komedi, dram hatta korkuyu yaşamasak sorun yok karşışınca kötü oluyo :D

      Sil
  4. geçenlerde yakın bir arkadaşım da benzer bir hikaye anlatmıştı, işyerinin yemekhanesinde nasıl kahkahalara boyulduk :)
    o da bu tarz bi yakışıklıyla buluşmaya giderken aynı sürprizle karşılaşmış, ama o topuklu ayakkabı ve beyaz pantolon konseptini de giymeyi ihmal etmemiş.. ama hava yağmurlu, buz gibi ve onun regl dönemi korkunç zor geçiyor.. neyse kız buluştuktan bi 5 dakka sonra sokakta bayılmış! çocuk ambulans çağırmış, hastaneye kaldırmış. bu içerde ayılırken perdenin arkasında çocuk doktora neyi var diye soruyormuş.. ve acı gereği öğrenmiş :)))
    serum şişesini kafamda patlatmak istedim, "gözlerimi yumup baygın taklidi yaptım bir saat kadar" dedi sonra aileye haber vermişler onlar gelip almış ve bir elveda bile dememiş çocuğa :)
    yazarken bile gülüyorum :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya çok berbatmış. Siz gülün tabi o kız ve benim için trajedi dram bu :D Kader kardeşim benim. Yazık ya. Komik ama yazık :D

      Sil
  5. Mutlu yıllar Miras... İyi ki doğdun ve varsın canım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Hiç sevmiyorum yaş atmayı yaaaa ama kutlayıncada mutlu oluyorum. Derin duygular içerisindeyim (:

      Sil
  6. Geçmiş doğum günün kutlu olsun canım :)

    YanıtlaSil