HANİMİŞ MİRAS?

Nerdesin?  Onlarca 'kız sen nerdesin?' mailim birkaç tanede  'nereye kayboldun' yorumum var yazılarımın altında. Demek ki m...

30 Eylül 2015 Çarşamba

BENİ BENDEN KORUYAN ORGAN

Türkiye nin diğer illerinde nasıl bilmiyorum ama bulunduğum yere kış geldi. 2 gün önce don atlet dolaşırken bugün dolapta kazak mont arıyordum. Bir müsade etseydin sayın Mikail, kışlıkları yerleştirseydik. Ne bu acele.

Akşam ayazından aklım gitmiş bir şekilde, apartmanın önünde aşağı yukarı koşturuyorum. Kapıya kadar gelip birşey unuttum deyip aşağıda arkadaşlarıyla muhabbet eden eşime bir şeyler soruyorum, arabada unuttuğum birşey var mı diye falan bakıyorum. Herşey tamam olunca apartman kapısına birkez daha geldim. Kapının üstünde bir anahtar var. Hangi salak unutmuş lan apartman kapısında anahtarı derken, kendi anahtarlığımı görüyorum. Bingo! O salak benim. İşte o an birşey farkediyorum. Hayatın anlamını bulmuşum gibi seviniyorum. Evet kesin salağım. Görende 1 saatte 20 kilo vermenin formülünü buldum sanar. Halbuki sadece insanın kendini koruma içgüdüsünü keşfettim. Hepimiz bildiğimizi idda ediyoruz ama o aydınlanma inmeden anlayamıyor insan.




Anahtara mal mal bakmam, salak dediğim için savunmaya geçmem, anahtarı unutuşuma yine kendi kendime açıklamalar getirmem, üstüne bir de zaten ben biliyorum bunu niye kendime açıklama yapıyorum demem 15 saniye sürüyor. Teessüf ederim salak sensin deyip 2. ye kendimi savunurken hakaret ediyorum. Bildiğin çıkmaza girdim kapının önünde. En son kıçım donduğu için içeri giriyorum. Halla kendimle mücadele halindeyim.


İnsan vücüdünda en bayıldığım şey, bedenin kendini kapatmasıdır. Yorulunca uykun gelir, gözlerin düşer beden kapanır. Çok acı çekince, korkunca, üzülünce bayılırsın yine kapandı. Depresyona girersen zaten sıçtın, öyle bir savunuyor ki beden kendini yataktan çıkamazsın. Yani beden, beyinle  dost ama hayatla düşman. Bedenin bu kendi kendine karar almasına beyin arada bir gıcık olup, onu zorla kandırıyor. Örneğin; Acıktığımız zaman, beyin açlık sinyalleri gönderip bedeni harekete geçiriyor, bağırsak çepherleri birbirine sürtünüyor ve karın gurulduyor. Az mı yedin, yandın. Beyin olağan üstü hal ilan ediyor. Vucudu halsiz bırakıyor pezevenk. Aslında kanda seni daha uzun günler yaşatacak yeterli besin var ama daha çok ye istiyor hayvan beyin. Kilo aldırıyor itoğlu it. Bak yine kızdım. 5 kilom var da fazladan veremiyorum. Ondan şeyoluyo. Dirayetli, beynine hükmeden insanlara bakın, nasıl kilo veriyorlar.



Beynin gücü bu kadar da değil üstelik. Birşeyi takmasın yavşak. Kadınsın ve çocuk istiyorsun ama az buz değil. Bazı kadınların hayatlarının buna bağlı olduğu dönemler oluyor. 16. yüzyılda İngilterede Kraliçe Mary! Adeti kesiliyor. Mide bulantısı var. Göğüsleri hassaslaşıyor. Fetüs hareket hissi var. Hatta üstüne kilo alıyor ve karnı şişiyor ama ortada çocuk yok. Allahtan kraliçede kadını yakmıyorlar. Ne desin kadın, ehe ehe beynim şaka yapmış yok bişey mi desin. Günümüz de de enderde olsa çıkıyor bu yalancı gebelikler. Hormonel dengesizlik, hipofiz bezini etkiliyor, bir takım başka hormonları harekete geçiriyor, vücut süt bile üretiyor. Hayır, madem bu kadar şeyi başarıyorsun bir işe  yara beyin efendi, ne bileyim, göz rengimi değiştir, az boyumu uzat. Hep kafan itliğe çalışıyor.


Günlük hayatta karşınıza çıkabilecek en pis beyin oyunuysa sinestezi. En çok da korku filmi izleyemeyenler anlar ne demek olduğunu. O kadar büyük bir empati kuruyor ki beyin izlediğiyle, farkında olmadan acı çekiyor, siniyor, ödü bokuna karışıyor. izlediğinin canı yanınca, canın yanıyor falan. Ulan salak sana noluyo! Gir bataniyenin altına ye patlamış mısırını ama yok. Hadi filmi geçelim. Esas sıkıntı yaşarken ortaya çıkıyor. Gerçekten sevmediğimiz insanlar var ya. Hah işte onlar. Üzgünüm ama onlarda, kendimizden birşeyler bulduğumuz için sevmiyoruz. O sevmediğimiz huy, yapsakta yapmasakta bilinçaltımızda pusuda. Kendimiz yaptığımızda beynimiz bizi o kadar koruyor ki farkedemiyoruz. Başkası yaptığındaysa, beyin bunun nasıl bir duygu olduğunu bildiğinden  ve yapılan kişiyle empati kurduğundan kınamaya geçiyor. Bir kadın var gıcığım. Burnu havada. Selam sabah vermeden geçer önümden hep. Başka tarafa bakar. o yüzden sevmiyorum kadını. Sonradan farkettim ki bazı insanlara bende aynı şeyi yapıyorum ve hep ama şu yüzden diye savunmaya geçiyorum. Değil işte bir yüzden. En çok kızdığımız insanlar hep en sevdiklerimizdir. Hayatımızda kime aşırı kırıldıysak, bir dönem aşırı sevmişizdir. Sevmemizin sebebide kendimizden birşeyler bulduğumuzdan değil midir?

Kapıda ki anahtarı başkası unutunca salak oluyorda sen unutunca mı ama mazeretim var oluyor. Başkası unutsa onunda mazeretleri olmayacakmıy dı? Olacaktı. Hemen savunma yap. Hemde kime? Kendine. Torpilin alası dönüyor bedenin içinde haberimiz olmuyor. Beyin efendi sen önce kilo verdirt. Sigara falan bırakmamı sağla. Salak diyince ebemde korur beni. Bak milletin beyni atomu parçalıyo. Hadi onu da istemedik, az şu para işlerine falan çalış. Sen? Tırt. Şeytan diyor dadan alkole, sağlıksız beslen alzheimer olsun görsün gününü yavşak. 

2 yorum:

  1. Sabah sabah çok güldürdün beni yaaaa. Sağol varol. Aynen bende beynimle böyle kavga ediyorum bazen. Kendimden bişeyler buldum diye bu kadar güldüm galiba. Blogunu yeni keşfettim ve çok sevdim. Kendimle kavga ederken annem bana hep "bokunla kavga edecen" der:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahaa :D Sana bi sır vereyim mi? Ben gerçekten bokumla kavga ediyorum. Mecaz değil o yani. Çok stres atıyosun ama bi bokunu çıkar dene bence :D Allah akıl fikir versin o zaman bize.

      Sil