HANİMİŞ MİRAS?

Nerdesin?  Onlarca 'kız sen nerdesin?' mailim birkaç tanede  'nereye kayboldun' yorumum var yazılarımın altında. Demek ki m...

28 Eylül 2015 Pazartesi

MANİK MANYAK!

Herkesin hayatında, arkadaş ortamında gülerek anlattığı kaçık akrabaları vardır. Benim sorunumsa bu akrabalarımın sayıca, kaçık olmayanlardan fazla olması. Üstüne eşimin de normal sayıdaki kaçık akrabaları da eklenince gerçekten, kronik ülsere neden olacak kadar büyük bir kaos ve stres oluşturuyor. O kadar ki Canla bazen oturup, ruh sağlığı hormonlu aile bireylerimize  top 10 listesi yapıyoruz.

Genellikle birinci sırayı babam alıyor. Manik depresif, güç kaygısı yüzünden kompleksli,  etrafındaki herşeye takıntılı bir adam. Üniversite öğrencilerine tez olarak verilse, o öğrenci mezun olamaz.  Ama burada esas anlatmak istediğim küçük teyzem. Küçük dediysem 35 yaşında manyak.





Benden 11 yaş büyük. Orta boylu, doğal görünümlü ve sürekli marjinal olmaya çalışan bir kadın.  Sorunuysa aşırı ben merkezci olması. Bencil değil, hayır. Daha çok, heryerde, ben daha iyiyim, en güzel benim, en akıllı benim, en iyi gözlemeyi ben yaparım, benim fikrim daha iyi gibisinden bir ben merkezcilik. Facebookta kıytırık bir şey paylaştığında bile çok önemliymiş gibi oturup zorla izlettirir. Size bir şey verdiğinde 40 yıl ben verdim diye anlatır (ki eli çok açıktır, o yüzden sürekli anlatacak birşeyi vardır) ve yemek yaptığında her lokmasında güzel demezsen burnundan getirir(çokça kusup geri çıkarma isteğim olduğu doğrudur).  Sürekli yaptıklarını anlatması (biryerde haklı çıktıysa hele ki), güç gösterilerini övmesi, kendini troller dünyasında elf sanması, beni benden alan tipik başlıca özellikleri (trol veya elfin ne olduğunu bildiğini sanmıyorum). 


Bütün nevrotik akrabalarımla 20 metrekarelik bir odada oturuyorum. Evin erkekleri kim bilir nerde. Anne tarafım, koloni halinde yaşıyorlar. Aile apartmanında birbirlerini çıldırtarak muhteşem bir hayat sürüyorlar. Ziyarete gittiğim ender zamanlardan birindeyiz. Evin her tarafından çekirdek çıtırtıları geliyor. Kendimi bu ailenin kütüğünden nasıl sildirebilirim diye düşünürken, yeni nesil,  5-15 yaş arası yeğenlerimin öbür odalardan birinde, birbirlerine üstünlük tasladıklarını duyuyorum.  Küçük teyzemin dizine yatmış, saçma sapan bir yarışma programı izliyorum. Programda eşler abidik gubidik şeyler yaparak hediye eşyalar topluyorlar. Bir ara bir çift, o kadar çok beyaz eşya topladı ki zınk diye televizyon kapandı. Zaten herkes çekirdek eşliğinde dedikodu falan yapıyordu, kimse dikkat etmiyordu televizyona. Sağa sola bakınca Küçük teyzemin elinde kumandayı gördüm. ‘Niye kapadın’ diye sordum. ‘Ben kıskancım bilmiyor musun?’ dedi! Şimdiye kadar kaçık manyak diye nitelediğim teyzemin daha ciddi problemleri vardı. Bu olay beni daha derin düşüncelere sevk etti. Bilincim geriye doğru sıçramalar yaşamaya başladı.

Yıl 2009: teyzemin yatağında uzanmışız. 19 yaşındayım. Hiç ortada olmayan, adını bile bilmedikleri bir adamla evleniyorum diyerek, ortalığı birbirine katışımın 2. günü ağzımdan laf almaya çalışıyor. Genelde kendisinin, evde kalmakla ilgili takıntısı yüzünden, ‘amaan deli gibi para kazanıyorum (yönetici konumunda ve maaşı ortalamanın üstünde), evlenip ne yapacağım, karışan görüşen yok. Çocuk dediğin zaten dert’ şeklinde demeçlerini sıkça dinlemişimdir ama ne kadar evlenmek istediğini biliyordum. Ona da, kime ne söylediysem aynısını anlattım ve kararımın kesin olduğunu, evleneceğimi söyledim.  Genelde kendisini, kendi konumu itibariyle hep bir müdür, ya da masa başında çalışan, kendisiyle denk statüde biriyle düşündüğüm için evlenmesini neden geciktirdiğini anlayabiliyordum. Öyle adamlar piyasada kolay bulunmuyor. 2010 da evlendim. İlginçtir ki 2011 de de o evlendi. Hem de bizim varlığından bile haberimizin olmadığı bir adamla. Eşimle canla aynı boylarda, aynı yaşta (kendisinden birkaç yaş küçük), aynı şehirli, fanatik aynı takımlı, aynı miktarda maaş alan, aynı tarz giyinen bir adamla. Alelacele.  Tabi ki dikkatimi çekti bu benzerlikler ama evlenip, takıntısından kurtulacağını umduğum için adına sevindim.

Yıl 2008: Mezuniyet balosu için kıyafet almamda ısrar ediyor yine aynı cadaloz teyzem. Ondaki elbiseleri deniyorum. Gerek yok bu çok yakıştı diyor. Bir hafta sonra, balodan bir gün önce arkadaşımla teyzeme gittiğimde, elbisenin çok açık olduğunu, yakışmadığını söyleyerek vermiyor. Arkadaşımın yanında çıngar çıkaramıyorum. Haliyle bir günde elbise bulamayacağım için baloya gidemiyorum. Adı batasıcayla bir süre konuşmuyorum ama ergen salaklığıyla unutuyorum olayı. Kin tutamayan tarafıma koyayım.

Yıl 2003: Resim konusunda yetenekli olduğumu keşfettiğim yıl. İçimde haberdar olmadığım bir gazla çalışıyorum. Resim öğretmeninin asistanıyım. Sadece tek bir karakalem çalışmasıyla bütün orta okulda meşhur oldum. Havamdan geçilmiyor. Bir bebek kafasını karakalem çalışmışım. Bebeğe her bakışımda ulan nasıl yaptım diyorum. Gerçekten inandırıcı. Bir çocuğun elinden çıkması çok zor olan bir çizim. Teyzem geldi. Kardeşim yürüteçte. Yemek masası hazırlanırken annem teyzeme gösteriyor resmi. Nasıl yaptın diye şaşırıyorlar. Masaya tabak çatal taşıyorum ve farkediyorum ki resim yırtılmış. Aaa diyor teyzem kardeşime bakarak. ‘Nasıl yırttın sen o resmi’ Kardeşimin ağzından salyalar akarak yürüteçle kaçmaya çalışıyor. Gerilince ortadan fıydırma huyu bebekliğinden gelir. Çok küçük. Kızamıyorum kardeşime. Çizdiğim resimle 2 hafta uğraştığım için aynısını bir gecede tekrar çizmem çok zor. Sergiye yetiştiremiyorum resmi. Daha sonrada deniyorum ama bir türlü olmuyor. Şevkim kırılmış. Kendimi alkol yüzünden doktorluğu bırakan Türk sineması hekimleri gibi ellerim titrerken buluyorum. O günden sonra hiç resim çizmeye çalışmıyorum.



Çitlenen çekirdek sesleri beynimde durdu. ‘Sen yaptın!’ dedim. ‘Neyi be?’ dedi. Böyle savunmaya geçerse bir sonuç elde edemezdim. Olaya kriminal yaklaşmaya karar verdim. ‘aha aha ayy teyze vallahi kıskançsın ha, zaten başarın da ordan geliyor, kıskançlık azmi seninki. Ortaokulda bir resim çizmiştim hatırlarsın, başka hiç çizmedim zaten, sen yırtmıştın da kardeşimin üstüne atmıştın suçu’ dedim. Salak! Düşünmeden cevap verdi. ‘Ay sen nerden hatırlıyosun onu…’ Sonra beyin fonksiyonları yerine geldi. Yanındakine dönüp başka bir şey anlatmaya başladı. Konu değişti. Yediğim çekirdeklerin hepsi acı çıkıyordu sanki artık.


Şimdi 35 yaşında. Biyolojik saati ilerlediği için çocuk yapma işlemleri yavaş. Yeni takıntısı da bu.  Hiç bitmeyecek gibi geliyor bazen bu takıntıları. Ondan önce çocuk yapmak istemiyorum. Çocuğu camdan atıp, aa nasıl düştü burdan, deme ihtimali var. Tüp bebek tedavileri olumsuz sonuç verse de yeni yöntemler deniyorlar. Değişik bir yöntemle dondurucuya koymuşlar embriyoları. Buzlukta büyüyor çocuklar. Olgunlaşınca teyzemin karnına koyacaklarmış. Şu magnumlar doğsada rahatlasak diyorum yanında. Ara ara anneme sırlarımı anlatsa da, psikoz derecesinde kıskanç olsa da sonsuz bir merhameti var. Lanet kan bağım yüzünden uzak tutamıyorum kendimi. Düşünmemeye çalışıyorum yaptıklarını, düşünürsem onun magnumlarını camdan aşağı atıp, aa nasıl düştüler burdan, deme ihtimalim var. Yapma Miras, saçmalama Miras, sen manyak değilsin Miras. Olabilir miyim acaba? Genetik mi lan yoksa??? !!! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder