HANİMİŞ MİRAS?

Nerdesin?  Onlarca 'kız sen nerdesin?' mailim birkaç tanede  'nereye kayboldun' yorumum var yazılarımın altında. Demek ki m...

31 Aralık 2015 Perşembe

AYRI BİR REZİLLİK

Nooldu şimdi! 2016 ya girdik. İyi bok yedik.

Geçmiş yılbaşılarımı hatırlatıyorum:

Ferdi tayfurun ayağında kundura ve tarkandan kuzu kuzu parçasını kareoke söyleyerek yeni yıla girme,

Yan yana bulunan alafranga ve alaturka tuvaletlerde çişimizi yaparken saatin tam 24:00 olduğunu hava fişeklerden anlayıp, donları toplayıp apar topar tuvaletlerden çıkıp sarılaşarak yeni yıla girme,


Malesef açmış olduğum tekel bayiide Z raporu alarak  (gece tam 12 de Z raporu almam lazım) yeni yıla girme :

Canla kavga edip, kapıyı Serdar Ortaç'ın kliplerindeki gibi çarpıp çıktığında, onu arayarak ve 5 yıldır görmediğim eski sevgiliye darmadağın yakalanarak yeni yıla girme,

Yine malesef açmış olduğum kafede tuvalette uyuyan elemanı uyandırmaya çalışarak yeni yıla girme..

Bu sene de yanlışlıkla bulaşık yıkarken girdim yeni yıla. Çerezleri merezleri düzenliyim sofra şekil olsun derken patladı patlayamayasıca havai fişekler.

Ben galiba beceremiyorum bu yılbaşı işini. Adam gibi geriye doğru sayıp giremedim şu lanet olasıcaya. Beni avutmak için kaçıncıya bir daha geriye doğru sayıyorlar.. Hep sonradan giriyomuşum gibi oluyor. Hayır, bu sefer gireceğim sayıp diye inat ettim ve içmedim. zihnim açık olsun sayıp gircem anasını satayım dedim gene olmadı. Sanki noel baba talimat vermiş: bu saftirik sonradan anlasın yeni yıla girdiğini, anlayarak girmesin, diye.

Üstelik yeni yılın ilk haberi babamın annemi aldatmasıymış saat 1 de öğrendim.. Bunu da ayrıca yazarım artık. Bok gibi bir yıla daha merhaba dedim yani...

Şimdi efkardan içiyorum. Biliyorum bunun esprisi çok yapılıyor ama vallahi ciddiyim. Siz girin gelmiyom ben!  Doldur doldur boş kalmasın o tekila bardağı..


27 Aralık 2015 Pazar

EHLİYET SÜRÜŞ SINAVI FELAKETİ

Posasına kadar sıkılmış portakal gibiyim şu aralar. Az daha sıkılırsam kabuğumu da rendeleyin bari vitaminimi sömürün hep, diye ağıt yakacağım. Ağzımı açmaya mecalim yok. O kadar ki Can dublör gibi peşimde, kim bana soru sorsa dublaj yapıyor. -Çay içer misin Miras? -Yok kahve içer o 2 şekerli. -Şuraya gittin mi Miras? -He evet geçen sene gitti. -Öldün mü Miras? -Yok yaşıyor, bitkisel hayatta.

Annem küçükken sürekli ıspanak yedirmeye çalışırdı. Lakabımda Safinazdı. Çabuk boy atan sıska uzun bir kızdım. Ispanakla Safinazdan Temel Reisliğe mi terfi edeyim istiyordu artık tam bilemiyorum ama işe yaramadı. O kadar çok ıspanak yedim ki bana sağladığı demir yüzünden, ağzıma mıknatıs dayasanız iç organlarımı çekebilirdiniz. Neredeyse üç senedir ıspanak yemiyorum. Belki bu depresif haller vitamin eksikliğindendir. 

Ehliyet için sürüş sınavına girdim. Kabuslarım hayat buldu..




Berbattı. Sabahın 8 inden beri sınav parkurunu turlayıp durdum. Gayet iyi kullanıyordum aslında. Birde bir park da edebiliyordum ama sınav aracı hundai i 20 idi. Birden başka bir araca binince korkunç bir fark yaşadım ve bocaladım. Öğleden sonra 1 de yapıldı sınav ve müthiş bir trafik vardı. Arkamda oturan müfettiş ve hocalara dönüp, sevdikleriyle helalleşip helalleşmediklerini sordum. Şaka yapıyorum sandı gariplerim. 

16 Aralık 2015 Çarşamba

MİM - TAKINTI

Takıntılar. Sevdiğim ve sevmediğim şeyler... Blog dünyasının kendine göre bir raconu varmış. Girmeden kesinlikle tahmin edemeyeceğiniz şeyler. Benim bloğum az buçuk takıntılarım üstüne kurulu zaten. Ama racon madem mim yemek, Deli Müzeyyene teşekkürlerimi sunuyorum. O ne samimi blog öyle.

Miras nelerden nefret eder?

Mutfak dolabı kapakları. Amerikan mutfaklı bir evde oturuyorum. O dolabı açtıysan kapağını niye anneciğinin ağzı gibi açık bırakırsın ki?

Kendini çok öven insanın ağzına banyo terliğiyle vurmak istiyorum. Çok övünüyorsa özgüveni eksiktir. Bırak başkaları övsün seni.

Malı çok kıymetli insanı sevmem. Bak kıyafetimi veriyorum ama bişey olmasın, aman arabama zeval gelmesin, of telefonumu çizdin... Yeri dolmayacak mal yoktur. Karşındaki insana bişey olmasın.

Marjinal olmak için sapıtan insanın da ayağımı ağzına sokasım gelir. Kafanı cart yeşile boyayınca o esmer tene, Tarık Mengüç gibi duruyorsun, deniz kızı gibi değil. Reflektör niyetine, kaza yapan arabanın önüne mi dikeceğiz seni ne yapacağız?

7 Aralık 2015 Pazartesi

İÇİ GÜZEL OLSUN

Ojinal! Yedek parçası olmayan, doğal güzellik kaldı mı evrende? Hayır canıım ne kıskançlığı!! Alt tarafı burnum estetik, bir de takma kirpik seviyorum, ha bir de şey var saçlarımın rengini sürekli değiştirdiğim için orjinal renginden haberim yok ama ne alaka kıskançlıkla ondan demiyorum ki ben. Niye diyeyim fesat mıyım ben? Şey fesatlığa giriyo mu ya? Hani mesela arkadaşın sevgilisinden ayrılınca sevgilim yoksa bir rahatlama geliyordu bana o olunca fesat olunuyor mu? Hahhhaaa herkese oluyordur o. Yemezler.




Dış görünüş, önemsiz diyen varsa beri gelsin bi tanıaşlım onunla. Numune gibi birşey o çünkü. Sosyal medya hesapları ispatladı ki doğru açıyı bulup da bir selfi çekmek için telefonu saatlerce milim milim kaydırıyorsak havada, kimsenin ağzını açmaya hakkı kalmamış demektir. Metroda bir kere selfi için havaya kalkan telefonun, son durakta benle beraber indiğini gördüm ben. Yol verdim telefona. Saygı duydum o kol kasına.


Kaş kalınlaştırma teknikleri, takma kirpikler, dolgun dudaklar için sürülen nane yağları, acı biberler gördüm. Postijide unutmamak lazım. Hatta dövme kaşlar.Takma kirpik ve nane yağını bende denedim bir de bardakla dudaklarımı vakumladım (nasılsa tanıyan yok beni) bukalemun gibi saçlarımın rengini ergenlikten beri değiştiriyorum. Makyaj yapmayı göz kaleminden ibaret sanmasam neler yapacağımda ne fondoten kullanmaya alışığım ne allık. O sıkıntı yapıyor. Suratını olay yeri incelemesi işaretleri gibi milim milim allıkla boyayan hatunların sırrını hala çözemedim.